Soma’yı Hatırlamak: Hakikat, Adalet, Mücadele Sempozyumu Sonuç Bildirgesi 24-25 Ekim 2014 Boğaziçi Üniversitesi Boğaziçi Soma Dayanışması

Boğaziçi Üniversitesi çalışanları, öğrencileri ve öğretim üyeleri tarafından kurulan Boğaziçi Soma Dayanışması olarak 24-25 Ekim 2014 tarihlerinde “Soma’yı Hatırlamak: Hakikat, Adalet, Mücadele” başlıklı bir sempozyum gerçekleştirdik. “Bizce adalet sadece intikam ya da (ceza ne kadar ağır olursa olsun) sadece failleri cezalandırmak değildir. Adalet bir adaletsizliğin tekrarlanmamasını sağlayacak bir yaşamı mümkün kılmaktır.” sözleriyle başlayan sempozyumda, Soma’dan gelen maden işçileri, çiftçiler, kadınlar, gençler ve ailelerin deneyim aktarımlarıyla; taşeronlaşma, sendikal mücadele, tarımın ekonomik büyümeye şartlanması sonucu geçirdiği dönüşüm üzerinden; çiftçilerin yoksullaştırılması ve madene bağımlı kılınmaları, çalışma koşulları ve işçigüvenliği, katliamın analizi ile beraber şimdiye kadar Soma’da yürütülen dayanışma deneyimlerinin aktarımları yapıldı. İş cinayetleri ile işebağlı hastalıklar, iş kazaları ve sakatlıklarSoma katliamı üzerinden gündeme getirildi. Hukukun hak ve adalet temelinden uzaklaşması sonucu resmi-hukuki boyutta verilen adalet mücadelesinin önündeki engellere değinildi. Ayrıca, “Soma’da Kadın Olmak” adlı forum oturumunda kadınların mücadele etmek durumunda kaldığı patriyarkal düzenin değerleri ve“mahalle baskısı”, kadın emeğinin değersizleştirilmesi ve bakım emeği üzerine tartışıldı.  Yeni sosyal politikaların düzenlenmesi ihtiyacı ortaya çıkarken, alternatif bir ekonomi ve alternatif bir sendikal örgütlemenin nasıl olabileceği üzerine sunumlar yapıldı. Ardından gerçekleşen kapanış forumunda ise alternatifleri, mücadeleyi ve bu sempozyum ertesinde neler yapılabileceğini ve nasıl bir ortaklaşmaya gidilebileceğini gündeme getiren tartışmalar yer aldı. Ayrıca, Boğaziçi Folklor Kulübünün de katkılarıyla bir anma gerçekleştirildi.

 

        I.   Soma özelinde katliam öncesi ve sonrasına dair genel bir görünüm sunmak ve taşeron sistemini, sendikal örgütlenme yapılarını, emeğin değişen formunu ve bunun sonuçlarını tartışarak sempozyuma başlanıldı. Türkiye’deki birikim rejiminin, ekonomik büyüme sloganıyla 1980’lerden günümüze devlet eliyle tarım alanlarını zaman içerisinde yok edişi vurgulandı. Bunun sebep olduğu yoksullaşma ve sermaye düzeninde köleleşen halkın sağlığı ve güvenliği öncelenmeden üretimin artırılmaya çalışılması adına yürütülen politikalar eleştirel bir açıdan gündeme getirildi.

 

      II.     Türkiye’de emeğin esnekleştirilmesi biçimlerine, kayıt-dışı istihdam oranlarına ve sendikasızlaştırma girişimlerine vurgu yapıldı. Bu bağlamda; a) Taşeron sisteminin örgütlenmeyi kırmakdolayısıyla emeğin maliyetini düşürmekamacıyla uygulandığı vurgulandı. Taşeronlaşmanın son on yılda ciddi ölçülerde arttığına dikkat çekilirken, yüzbinlerce işçinin güvencesiz, kayıt-dışı işlerde, ağır çalışma koşullarına katlanmak zorunda kalışı eleştirildi,  taşeronlaşmaya karşı mücadele çağrısı yinelendi. Taşeron düzenlemesinin aynı nitelikteki işleri gerçekleştiren işçiler arasında yarattığı, örgütlenmeye ket vuran gerilimlerin de altı çizildi. b)Türkiye’de sendikalaşma oranının yüzde 9 civarında olduğuna dikkat çekildi. “Sarı Sendika”nın işverenin çıkarlarını savunan, işçilere söz hakkı verilmeyen bir oluşum olduğu ve işçi emeğinin değersizleştirilmesine katkı yaptığı görüşleri savunuldu. Bu noktada işçilerin söz sahibi olabileceği, bürokratik saltanattan uzak, yatay bir sendikal örgütlenmenin gerekliliği vurgulandı. Ayrıca, insanca çalışma koşulları için sermayeye karşı, işçiler lehine mücadele eden sendikaların bir araya gelmesinin zorunluluğu vurgulandı. Daha demokratik ve katılımcı, işçilerin söz-yetki-karar haklarını tanıyan kitlesel sendikaların yaratılması ihtiyacına dikkat çekildi

 

   III.     “Soma’yla Dayanışma Deneyimleri: Gözlem ve Aktarımlar” oturumunda, TODAP’ın ve Toplumcu Psikologların bölgede yürüttükleri faaliyetleraktarıldı. Ayrıca, ana akım psikolojinin travma sonrası stres bozukluğu ve yas sürecini indirgemeci bir biçimde, sorunu bireyde çözmeye odaklanan yaklaşımının yetersizliğine dikkat çekildi. Soma ve diğer bölgelerde yaşanan felaketleri mevcut  toplumsal ve yapısal koşullarla birlikte ele almanın önemine değinildi. Kazanın öncesinde ve sonrasında örülmüş olan toplumsal yapı ve ekonomik düzenin bireyler üzerinde çaresizlik hissi yarattığına da dikkat çekilerek, bu çaresizlik hissi, derin üzüntü ve izlenen politikaya duyulan öfkenin sebep olduğu travmaların sadece bireye odaklanan bir yaklaşımla analiz edilmesinin ve çözülmesinin imkansız olduğu önemle vurgulandı. Bu yaklaşımın politik bir tercih olduğu ve söz konusu travmayla sadece ana akım psikolojinin yöntemleriyle başa çıkılamayacağı; politik örgütlenme ve dayanışmanın, ‘birlikte olmak’ hissini yarattığı, bir terapi haline geldiği ve insanları güçlendirdiğinin gözlemlendiği iletildi. Cenazelerin hastaneye getirilmeden soğuk hava depolarına yığılmasınınve mezbahalara götürülmüş olmasının insanların zihninlerinde kalan kaza anı imajlarına etkileri üzerine konuşuldu. Madenci Evi’nin kadınlar ve çocuklarla yürüttüğü çalışmalar aktarıldı. Farklı şehirlerden gelen gönüllülerindestekleriyle çalışmalarını yürüten Madenci Evi’nde çalışanların dönüşümlü olarak 10 gün ile 3 ay arasında değişen sürelerde kaldığı, bu ilişkinin dışarıdan bakıldığında ‘yardım’ gibi tek taraflı bir kavram içerisinde algılanmasının sakıncasına değinilerek, “karşılıklılık” ve dayanışma kavramlarıyla anlaşılması gerektiği ifade edildi. Politik örgütlenmenin, bu katliamın sonuçlarını pasifize edilerek yaşayan insanlar için de bir ihtiyaç haline gelen dayanışmayı karşılıklı olarak herkes için sağlayan bir nitelik taşıdığı iletildi.

 

    IV.      “Ekonomiyi, Emeği ve Sendikayı Yeniden Düşünmek” oturumunda yeni bir sendikal örgütlenme yapısını nasıl düşünebiliriz sorusugündeme geldiSendikal hiyerarşi piramidinin ters çevrilmesi ve çalışanların/emekçilerin taleplerinden üretilen bir sendika için doğrudan temsilin mümkün olduğu bir sendika anlayışının gerçekleştirilmesinin gerekliliğine değinildi. Alternatif bir ekonominin yaratılabilmesi için büyüme eleştirisinin verilmesinin önemi, esnekleşen emek biçimleri ile ilgilimücadelenin artırılması, alternatif mekânlar yaratılabilmesi ve insanların kendilerini ekonomik özneler olarak düşünebilmesi için neler yapılabileceğine dair fikirler sunuldu. Büyümeyi önceleyen siyasetin eleştirel bir yaklaşımla yeniden düşünülmesive alternatif bir ekonominin kurulması ile farklı ilişkiler barındıran bir ekonomi için  “müşterekleşme” kavramının önemine vurgu yapılarak, üretilen düzeydeenerjiye gerçekten ihtiyaç var mı, enerji tüketimi kimin işine yarıyor gibi sorular gündeme getirildi.

 

Forum ve Öneriler:

 

  V.      Ekonomik alternatifler üzerine konuşulan oturum ardından kapanış forumu düzenlendi. Forumda Sendika-Siyaset-Sermaye üçgeninde gerçekleşen bu katliamın ardından neler yapılabileceği üzerine tartışmalar yürütüldü.

 

  VI.   Yırca’ya acil destek verilmesi gerekliliği ilk gündem olarak yer aldı. Tarım oturumunda Yırcalı çiftçilerin de dile getirdiği gibi Yırca’nın zeytinciliğin bitirilmemesi için kritik önemde olduğu ve direnişin kalesine dönüşmesi gerektiği vurgusu yapıldı. Yırca’ya Soma ve civarındaki köylerden de destek verilmesi; bu nedenle diğer köylerdekilerin ve toplumun genelinin de sorumluluk alması için teşvik edilmesi gereği gündeme getirildi.

 

 VII.    Ayrıca, bölgede kadın emeğinin görünür kılınması ve kadınların emek piyasasında varlığının artması için yapılabilecekler üzerinden kadın emeğinin kooperatif yoluyla örgütlenmesi, bakım emeğinin hane içinde kadının üzerinde olmasından dolayı eve bağlanan kadının ekonomik bir özne olabilmesi için kreş gibi ihtiyaçların aciliyeti, bir hak olarak dile getirilmesi gereği ve buna dair neler yapılabileceği üzerine tartışıldı.

 

VIII.    Soma’da alternatif bir sendikal örgütlenmenin kurulmaması, var olan sendika yapılarının işçilerin haklarını savunamaması nedeniyle sendikal örgütlenmeye dair yürütülecek mücadelegündeme getirildi.

 

    IX.   Hukuk/hukuksuzluk üzerinden de ayrıca bir “kuşatılmışlık” hissi yaşayan Somalıların mücadelelerine nasıl destek verilebileceği, farklı alan ve mekanlardaki mücadelelerin nasıl ortaklaştırılabileceği önemli vurgulardandı.

 

      X.   Ayrıca sosyal politikaların yeniden düşünülmesi gerekliliği Soma’ya yapılan  “yardım”lar  bağlamında tartışıldı. Hayırseverliğe yaslanan politikaların getirdiği tehlikeler ve sosyal politikalar alanında “hak” temelli yeni düzenlemeler yapılmasının gerekliliği ifade edildi.

 

    XI. Mücadele alanları ve mekânları için özgücümüzle neler yapabileceğimize dair yürüttüğümüz tartışmalarda, üniversitelerdeki bilgi üretiminin sorgulanması ve üniversitelerin kendi aralarında bir dayanışma ağı kurması gerekliliği öneri olarak sunuldu. Sempozyumların sayısı arttırılarak ve farklı bölgelerde konuşmalar düzenlenerek kamuoyunda farkındalık yaratmak için çaba gösterilmesi gerektiği konuşuldu. Bu sayede Soma’da katliamı görmüş, sermaye ve devlet baskısını hissetmiş insanların sesini daha çok duyurmasının önünün açılacağı vurgulandı. Bundan sonra yapılacak etkinliklere de Somalı işçilerin, ailelerin, kadınların ve gençlerin katılması, söz alması ve kendilerini ifade etme şansı bulması gereğinin altı çizildi.

 

 XII.   Kırsalda örgütlenen üreticilerin ve köy kooperatiflerinin ürünlerinin tüketiciye dolayımsız ulaşabilmesi için şehirde yaşayan tüketicilerin örgütlediği, Boğaziçi Üniversitesi Tüketim Kooperatifi (BUKOOP) benzeri kurulacak tüketici kooperatifleri ile kırsalda verilen mücadelenin kent ayağının oluşturabileceği iletildi. Ayrıca, dağıtım ağlarını da üretici kooperatiflerinin örgütlemesi yoluyla üreticinin güçlenebileceği konuşuldu. Tüketimi örgütlemek, farklı üretim-tüketim ağları oluşturmak için çeşitli bölgelerde kurulacak kooperatiflerin çevresindeki üreticiler için de alternatif bir ekonomi yaratabileceği vurgulandı. Bu deneyimin yaygınlaşması için gerekli çalışmaların yürütülmesi önerildi.

 

XIII. Soma üzerinden gerçekleştirilen mücadelelerin İstanbul Soma Dayanışması benzeri bir yapılanma ile ortaklaştırılması çağrısı gündemleştirildi.

Soma özelinde katliam öncesi ve sonrasına dair genel bir görünüm sunmaya çalıştığımız bu sempozyumda, özellikle Soma ve Kınık’tan gelen ve deneyimlerini paylaşan çiftçiler, işçiler, kadınlar ve gençlere; sendikalar ve derneklere; akademisyen ve araştırmacılara ve iki gün boyunca takip eden katılımcılara teşekkür ederiz.

Soma’da ve Türkiye’deki birçok yerde kaybettiğimiz emekçilerin anılarının mücadelemize güç katması umuduyla.

 

BOĞAZİÇİ SOMA DAYANIŞMASI

 

Not: Sempozyumun görüntü kayıtları yakın zamanda yüklenecektir. Ayrıca twitter hesabı üzerinden ses kayıtlarına ulaşabilirsiniz.

İletişim

bogazicisomadayanismasi.boun.edu.tr

E-mail: bogazicisomaya@gmail.com

Facebook: Boğaziçi Soma Dayanışması

Twitter: @bogazicisomaya